Engellendiğinde Sessizlik Ne Anlatır? Dijital İletişim, Güç İlişkileri ve Toplumsal Yapılar Üzerine
Bir gün mesaj atarsınız, ama gri tikler bile görünmez. “Acaba beni engelledi mi?” sorusu boğazınızda düğümlenir. Bu küçük dijital sessizlik, basit bir iletişim kesintisinden fazlasıdır; toplumsal ilişkilerdeki güç, görünürlük ve duygusal emek dengesini açığa çıkarır. “Bir kişi engelleyince mesaj gider mi?” sorusu, teknik bir merak gibi görünse de aslında çağımızın iletişim, cinsiyet rolleri ve sosyal sınıf farklarını gözler önüne serer.
Engellemenin Duygusal Politikası: Sessizliğin Gücü
Birinin sizi engellemesi, yalnızca mesajınızın ulaşmaması değil, aynı zamanda sesinizin bastırılması anlamına gelebilir. Feminist iletişim araştırmacısı Nancy Baym (2015), dijital iletişimi “modern ilişkilerin görünmeyen emek alanı” olarak tanımlar. Özellikle kadınlar, çevrimiçi ortamda duygusal dengeyi korumak, sınır koymak ve tacizden korunmak için “engelleme” aracını sıkça kullanır. Bu, bir savunma mekanizmasıdır — çünkü kadınlar çoğu zaman “reddetme” hakkını bile açıklamak zorunda kalırlar.
Birçok kadın, ısrarlı mesajlara veya duygusal manipülasyonlara maruz kalmamak için engelleme yoluna gider. Ancak bu davranış, toplumda çoğu zaman “soğukluk” ya da “drama” olarak etiketlenir. Oysa burada sessizlik, bir sınır çizme biçimidir — hem kişisel hem de yapısal olarak.
Erkeklerin Sessizliği Okuma Biçimi: Çözüm Arayışı mı, Kontrol Mü?
Erkeklerin “engellendiklerinde” verdikleri tepkiler, toplumsal normların nasıl içselleştirildiğini gösterir. Erkeklik, birçok kültürde “kontrol” ve “cevap alma hakkı” ile özdeşleştirilmiştir. Bu nedenle, bir kadının iletişimi kesmesi, bazı erkekler tarafından kişisel bir hakaret gibi algılanabilir. Sosyolog Raewyn Connell’in “hegemonik erkeklik” kavramı, bu dinamiği açıklar: erkeklerin duygusal reddi, toplumsal güç kaybı olarak yaşanır.
Ancak bu tablo tek yönlü değildir. Birçok erkek, duygusal farkındalığını geliştirerek, sınırların önemini anlamaya başlıyor. Dijital iletişimde sessizliği “düşmanlık” değil “kendini koruma” biçimi olarak okuyabilmek, toplumsal eşitliğe katkı sunar. Bir erkek kullanıcının bir forumda paylaştığı şu söz, bu dönüşümün örneğidir:
> “Bir kadın beni engellediğinde, artık mesaj atamıyorum diye değil, neden o noktaya geldiğimizi anlamaya çalışıyorum.”
Irk, Sınıf ve Dijital Görünmezlik: Kimlerin Sesi Daha Kolay Susturuluyor?
Engelleme pratiği, sadece bireysel değil, sistemik güç ilişkileriyle de bağlantılıdır. Araştırmalar, siyahi kadınların ve göçmen bireylerin çevrimiçi tacize daha sık uğradığını göstermektedir (Noble, 2018). Bu durumda “engellemek”, sadece kişisel sınır değil, hayatta kalma stratejisi haline gelir. Ancak toplumsal sınıf farkı burada da devreye girer. Daha yüksek ekonomik ve dijital okuryazarlık düzeyine sahip bireyler, engelleme, filtreleme ve gizlilik araçlarını daha etkin kullanabilirken; düşük gelirli kullanıcılar bu araçlara erişimde zorluk yaşar.
Bu durum, dijital eşitsizliklerin yeni bir boyutunu ortaya koyar: kimlerin sesinin susturulduğu, kimlerin susturma gücüne sahip olduğu…
Toplumsal Normlar ve “Cevap Beklentisi” Kültürü
Birinin mesajınıza cevap vermemesi, çoğu zaman “saygısızlık” olarak görülür. Ancak bu beklenti, özellikle kadınlar üzerinde yoğun bir toplumsal baskı yaratır. “Neden cevap vermedin?”, “Bir şey mi oldu?”, “Ben ne yaptım ki?” gibi sorgular, duygusal denetim mekanizmalarının dijital yansımalarıdır. Kadınların duygusal emek yükü, burada görünür hale gelir.
Sosyolog Arlie Hochschild’in “duygusal emek” teorisine göre, toplum kadınlardan sürekli “nazik, açıklayıcı, ulaşılabilir” olmalarını bekler. Oysa engelleme, bu beklentilere karşı bir direniş biçimidir — dijital bir “hayır deme” jestidir.
Sosyal Sorumluluk ve Empati: Çözüm Nerede?
Sorun, “engellemek yanlış mı?” değil; neden engellemek zorunda kalıyoruz sorusudur. Gerçek eşitlik, iletişim araçlarının herkes için güvenli ve saygılı bir alan oluşturmasında yatar. Kadınların güvenlik kaygıları, erkeklerin duygusal kırılganlıkları ve sınıfsal erişim farkları, bu tartışmanın temelini oluşturur.
Toplumsal cinsiyet temelli eğitim programları, dijital etik farkındalık kampanyaları ve sosyal medya platformlarının şeffaf politika geliştirmesi, bu eşitsizliği azaltabilir.
Kişisel Gözlem: Sessizlik Bazen Cevaptır
Kendi deneyimimden biliyorum: birinin sizi engellemesi her zaman düşmanlık değildir. Bazen sınırdır, bazen korunmadır, bazen de kendi varlığını yeniden inşa etme çabasıdır. Hepimiz iletişimde farklı kırılganlıklara sahibiz; önemli olan bunları “yok saymak” değil, “anlamak”tır.
Tartışmaya Açık Sorular
- Dijital sessizlik, gerçekten bir “reddetme” mi yoksa toplumsal baskılardan kaçış biçimi mi?
- Engelleme hakkı, kimler için bir savunma, kimler için bir tehdit olarak görülüyor?
- Sosyal medya platformları, toplumsal cinsiyet ve sınıf farklarını yeniden mi üretiyor, yoksa dönüştürme potansiyeline sahip mi?
- Erkeklerin duygusal eğitimine yatırım yapmak, dijital şiddetin azalmasına katkı sağlayabilir mi?
Kaynaklar
- Baym, N. (2015). Personal Connections in the Digital Age. Polity Press.
- Connell, R. W. (2005). Masculinities. University of California Press.
- Hochschild, A. R. (1983). The Managed Heart: Commercialization of Human Feeling. University of California Press.
- Noble, S. U. (2018). Algorithms of Oppression: How Search Engines Reinforce Racism. NYU Press.
Sessizlik bazen yalnızca susturulmak değildir; bazen güçlenmenin en sade halidir.
Bir gün mesaj atarsınız, ama gri tikler bile görünmez. “Acaba beni engelledi mi?” sorusu boğazınızda düğümlenir. Bu küçük dijital sessizlik, basit bir iletişim kesintisinden fazlasıdır; toplumsal ilişkilerdeki güç, görünürlük ve duygusal emek dengesini açığa çıkarır. “Bir kişi engelleyince mesaj gider mi?” sorusu, teknik bir merak gibi görünse de aslında çağımızın iletişim, cinsiyet rolleri ve sosyal sınıf farklarını gözler önüne serer.
Engellemenin Duygusal Politikası: Sessizliğin Gücü
Birinin sizi engellemesi, yalnızca mesajınızın ulaşmaması değil, aynı zamanda sesinizin bastırılması anlamına gelebilir. Feminist iletişim araştırmacısı Nancy Baym (2015), dijital iletişimi “modern ilişkilerin görünmeyen emek alanı” olarak tanımlar. Özellikle kadınlar, çevrimiçi ortamda duygusal dengeyi korumak, sınır koymak ve tacizden korunmak için “engelleme” aracını sıkça kullanır. Bu, bir savunma mekanizmasıdır — çünkü kadınlar çoğu zaman “reddetme” hakkını bile açıklamak zorunda kalırlar.
Birçok kadın, ısrarlı mesajlara veya duygusal manipülasyonlara maruz kalmamak için engelleme yoluna gider. Ancak bu davranış, toplumda çoğu zaman “soğukluk” ya da “drama” olarak etiketlenir. Oysa burada sessizlik, bir sınır çizme biçimidir — hem kişisel hem de yapısal olarak.
Erkeklerin Sessizliği Okuma Biçimi: Çözüm Arayışı mı, Kontrol Mü?
Erkeklerin “engellendiklerinde” verdikleri tepkiler, toplumsal normların nasıl içselleştirildiğini gösterir. Erkeklik, birçok kültürde “kontrol” ve “cevap alma hakkı” ile özdeşleştirilmiştir. Bu nedenle, bir kadının iletişimi kesmesi, bazı erkekler tarafından kişisel bir hakaret gibi algılanabilir. Sosyolog Raewyn Connell’in “hegemonik erkeklik” kavramı, bu dinamiği açıklar: erkeklerin duygusal reddi, toplumsal güç kaybı olarak yaşanır.
Ancak bu tablo tek yönlü değildir. Birçok erkek, duygusal farkındalığını geliştirerek, sınırların önemini anlamaya başlıyor. Dijital iletişimde sessizliği “düşmanlık” değil “kendini koruma” biçimi olarak okuyabilmek, toplumsal eşitliğe katkı sunar. Bir erkek kullanıcının bir forumda paylaştığı şu söz, bu dönüşümün örneğidir:
> “Bir kadın beni engellediğinde, artık mesaj atamıyorum diye değil, neden o noktaya geldiğimizi anlamaya çalışıyorum.”
Irk, Sınıf ve Dijital Görünmezlik: Kimlerin Sesi Daha Kolay Susturuluyor?
Engelleme pratiği, sadece bireysel değil, sistemik güç ilişkileriyle de bağlantılıdır. Araştırmalar, siyahi kadınların ve göçmen bireylerin çevrimiçi tacize daha sık uğradığını göstermektedir (Noble, 2018). Bu durumda “engellemek”, sadece kişisel sınır değil, hayatta kalma stratejisi haline gelir. Ancak toplumsal sınıf farkı burada da devreye girer. Daha yüksek ekonomik ve dijital okuryazarlık düzeyine sahip bireyler, engelleme, filtreleme ve gizlilik araçlarını daha etkin kullanabilirken; düşük gelirli kullanıcılar bu araçlara erişimde zorluk yaşar.
Bu durum, dijital eşitsizliklerin yeni bir boyutunu ortaya koyar: kimlerin sesinin susturulduğu, kimlerin susturma gücüne sahip olduğu…
Toplumsal Normlar ve “Cevap Beklentisi” Kültürü
Birinin mesajınıza cevap vermemesi, çoğu zaman “saygısızlık” olarak görülür. Ancak bu beklenti, özellikle kadınlar üzerinde yoğun bir toplumsal baskı yaratır. “Neden cevap vermedin?”, “Bir şey mi oldu?”, “Ben ne yaptım ki?” gibi sorgular, duygusal denetim mekanizmalarının dijital yansımalarıdır. Kadınların duygusal emek yükü, burada görünür hale gelir.
Sosyolog Arlie Hochschild’in “duygusal emek” teorisine göre, toplum kadınlardan sürekli “nazik, açıklayıcı, ulaşılabilir” olmalarını bekler. Oysa engelleme, bu beklentilere karşı bir direniş biçimidir — dijital bir “hayır deme” jestidir.
Sosyal Sorumluluk ve Empati: Çözüm Nerede?
Sorun, “engellemek yanlış mı?” değil; neden engellemek zorunda kalıyoruz sorusudur. Gerçek eşitlik, iletişim araçlarının herkes için güvenli ve saygılı bir alan oluşturmasında yatar. Kadınların güvenlik kaygıları, erkeklerin duygusal kırılganlıkları ve sınıfsal erişim farkları, bu tartışmanın temelini oluşturur.
Toplumsal cinsiyet temelli eğitim programları, dijital etik farkındalık kampanyaları ve sosyal medya platformlarının şeffaf politika geliştirmesi, bu eşitsizliği azaltabilir.
Kişisel Gözlem: Sessizlik Bazen Cevaptır
Kendi deneyimimden biliyorum: birinin sizi engellemesi her zaman düşmanlık değildir. Bazen sınırdır, bazen korunmadır, bazen de kendi varlığını yeniden inşa etme çabasıdır. Hepimiz iletişimde farklı kırılganlıklara sahibiz; önemli olan bunları “yok saymak” değil, “anlamak”tır.
Tartışmaya Açık Sorular
- Dijital sessizlik, gerçekten bir “reddetme” mi yoksa toplumsal baskılardan kaçış biçimi mi?
- Engelleme hakkı, kimler için bir savunma, kimler için bir tehdit olarak görülüyor?
- Sosyal medya platformları, toplumsal cinsiyet ve sınıf farklarını yeniden mi üretiyor, yoksa dönüştürme potansiyeline sahip mi?
- Erkeklerin duygusal eğitimine yatırım yapmak, dijital şiddetin azalmasına katkı sağlayabilir mi?
Kaynaklar
- Baym, N. (2015). Personal Connections in the Digital Age. Polity Press.
- Connell, R. W. (2005). Masculinities. University of California Press.
- Hochschild, A. R. (1983). The Managed Heart: Commercialization of Human Feeling. University of California Press.
- Noble, S. U. (2018). Algorithms of Oppression: How Search Engines Reinforce Racism. NYU Press.
Sessizlik bazen yalnızca susturulmak değildir; bazen güçlenmenin en sade halidir.