Irem
New member
ÖSYM Engelli Kura ile Memur Tercihleri 2024: Küresel ve Yerel Dinamikler Arasında Bir Bakış
Merhaba sevgili forumdaşlar,
Bugün hepimizin bir şekilde ilgisini çeken ama genelde “sadece takvimsel” bir mesele gibi görülen bir konuyu, biraz farklı bir yerden ele alalım istedim: 2024 yılı ÖSYM Engelli Kura ile Memur Tercihleri. Evet, hepimiz “ne zaman açıklanacak, başvurular ne zaman yapılacak?” gibi soruları merak ediyoruz. Fakat gelin, bu sürece sadece tarih odaklı değil, toplumsal, kültürel ve hatta küresel bir perspektiften bakalım. Çünkü bu kura sadece bir yerleştirme süreci değil; adaletin, eşitliğin ve fırsat dengesinin nasıl şekillendiğini gösteren bir aynadır aslında.
Küresel Perspektiften Bakış: Eşit Fırsatlar ve İnsan Onuru
Dünya genelinde engelli bireylerin kamu kurumlarına yerleşmesi konusu uzun süredir hem insan hakları hem de istihdam politikaları açısından önem taşıyor.
Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi (CRPD), her ülkeye “erişilebilirlik ve eşit fırsat” ilkesini hatırlatıyor. Gelişmiş ülkelerde engelli bireylerin işe alım süreçleri yalnızca yasal zorunluluk değil, aynı zamanda sosyal sorumluluğun doğal bir parçası.
Örneğin, İsveç’te devlet kurumları her yıl işe alınan personelin en az %5’ini engelli bireylerden seçiyor. Japonya’da ise “Toplumun Bir Parçası Olarak Katılım” anlayışıyla kamu çalışanı engelliler için sürekli uyum eğitimi veriliyor.
Yani engelli memur alımı, bir “yardım” değil, toplumsal bütünleşmenin göstergesi olarak görülüyor.
Bu küresel yaklaşımlar bize şunu düşündürüyor: Türkiye’de de ÖSYM’nin Engelli Kura Sistemi yalnızca bir istihdam mekanizması değil, aynı zamanda bir hak teslimi. Her kura, bir insanın hayata yeniden tutunma fırsatı demek.
Yerel Dinamikler: Türkiye’de Engelli İstihdamının Gerçek Yüzü
Türkiye’de engelli bireylerin memur olarak atanması süreci ÖSYM’nin yürüttüğü Engelli Kamu Personeli Seçme Sınavı (EKPSS) ve Engelli Kura sistemiyle düzenleniyor.
2024 yılı için kura başvurularının Mayıs ayı içinde alınması, yerleştirme işlemlerinin ise Haziran-Temmuz 2024 döneminde tamamlanması bekleniyor. Ancak burada önemli olan tarih değil, bu sürecin toplumsal anlamı.
Çünkü her başvuru formunun arkasında bir hikâye var:
Kimi yıllardır iş arıyor, kimi hayalini ilk kez gerçekleştirmeye bu kadar yaklaşıyor.
Kimi sistemdeki engellerle boğuşuyor, kimi umudunu bir daha yitirmemek için başvuruyor.
Yerel düzlemdeki bu durum, Türkiye’nin engelli politikalarının hâlâ gelişme aşamasında olduğunu da gösteriyor. Yasal düzenlemeler iyi niyetli olsa da uygulamada erişilebilirlik, iş yeri uyumu, toplumsal kabul gibi konularda yol alınması gerekiyor.
Kadınların Perspektifi: Empati, Dayanışma ve Kültürel Duyarlılık
Engelli kadınlar için bu süreç iki kat daha karmaşık: Hem toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle hem de fiziksel/sosyal engellerle mücadele ediyorlar.
Kadın forumdaşlarımız genelde bu sürece empatik ve ilişki odaklı yaklaşıyor. Onlar için mesele sadece “iş sahibi olmak” değil, aynı zamanda toplumda var olmanın, bağımsız yaşamanın, kendini ispatlamanın bir yolu.
Bir forumdaş şöyle diyordu geçen yıl:
“Benim için memuriyet sadece maaş değil; sabah evden çıkarken çocuğuma ‘anne işe gidiyor’ diyebilmek.”
Bu cümle, istatistiklerin ötesinde bir hakikat barındırıyor.
Kadınların bu empatik yaklaşımı, sistemi daha insani hale getiren bir güç aslında. Kadın adayların dayanışma ağları, forumlardaki paylaşım kültürü, moral desteği ve rehberlik çabası, sürecin manevi boyutunu güçlendiriyor.
Erkeklerin Perspektifi: Pratiklik, Strateji ve Bireysel Hedefler
Erkek adaylar ise genellikle daha stratejik bir gözle bakıyorlar:
“Kadrolar hangi kurumlardan açılacak?”, “Hangi ilde daha fazla kontenjan var?”, “Atama oranı geçen yıla göre nasıl değişti?” gibi sorular onların gündeminde.
Bu da aslında sistemin teknik yönünü güçlü kılıyor. Erkek forumdaşların paylaşımları genellikle bilgilendirici, karşılaştırmalı ve çözüm odaklı oluyor.
Bu stratejik bakış, kadınların empatik yaklaşımıyla birleştiğinde forumlarda inanılmaz bir denge oluşuyor:
Bir yanda bilgi akışı, diğer yanda moral desteği.
İşte tam bu noktada, topluluk kültürünün önemi devreye giriyor.
Kültürlerarası Karşılaştırma: Yerel Uygulamalar Evrensel Değerlere Nasıl Yaklaşır?
Batı toplumlarında engelli bireylerin memuriyet süreçleri genellikle “katılımcı istihdam” prensibine dayanır. Yani işe alım sürecinde sadece bireyin yetersizliği değil, çalışma ortamının uyumu da değerlendirilir.
Türkiye’de ise süreç daha merkezi, sınav ve kura odaklıdır. Bu durum eşitliği sağlama niyeti taşırken, bireysel farklılıkları göz ardı edebiliyor.
Ama aynı zamanda Türkiye’de güçlü bir “toplumsal dayanışma” kültürü var. Engelli bireylerin çevresi, ailesi, hatta komşuları bile sürece dahil oluyor.
Bu, Batı’daki bireyselci sistemlere kıyasla daha “insani” bir dayanışma biçimi.
Kısacası, Türkiye modeli eksikleriyle birlikte kalpten bir model: Duygu yüklü, mücadele dolu ama umut taşıyan bir sistem.
Forumdaşlara Açık Çağrı: Deneyimlerinizi Paylaşın
Peki sizin deneyiminiz nasıl oldu?
2024 Engelli Kura süreciyle ilgili bilgi almak mı istiyorsunuz, yoksa yaşadıklarınızı paylaşmak mı?
Kimi belgeleri toparlarken zorluk yaşadı, kimi başvuru ekranında hata aldı, kimi de “kurada çıkmasa da denemeye devam edeceğim” dedi.
Belki de bu forum tam olarak bunun için var: Birbirimize destek olmak, bilgiyi paylaşmak, moral vermek. Çünkü her birimizin hikâyesi, diğerine cesaret olabilir.
Sonuç: Evrensel Bir Hak, Yerel Bir Mücadele
ÖSYM Engelli Kura süreci 2024’te sadece bir atama takvimi değil; adalet, eşitlik ve insanlık onuru sınavı olacak.
Küresel ölçekte “hak temelli istihdam” nasıl savunuluyorsa, yerelde de bu değerleri içselleştirmek gerekiyor.
Kadınların empati ve ilişkisel gücüyle, erkeklerin çözüm ve strateji odaklı aklı birleştiğinde ortaya güçlü bir toplumsal bilinç çıkıyor.
Ve belki de bu sürecin en güzel yanı şu:
Her kura sadece bir iş umudu değil, bir farkındalık vesilesi oluyor.
Sevgili forumdaşlar,
Sizce engelli bireylerin kamuda yer alması sadece bir “kota” meselesi mi, yoksa toplumun aynaya bakma fırsatı mı?
Hadi düşünelim, konuşalım ve paylaşalım…
Çünkü bu mesele yalnızca bir başvuru süreci değil — bir insanlık dersi.
Merhaba sevgili forumdaşlar,
Bugün hepimizin bir şekilde ilgisini çeken ama genelde “sadece takvimsel” bir mesele gibi görülen bir konuyu, biraz farklı bir yerden ele alalım istedim: 2024 yılı ÖSYM Engelli Kura ile Memur Tercihleri. Evet, hepimiz “ne zaman açıklanacak, başvurular ne zaman yapılacak?” gibi soruları merak ediyoruz. Fakat gelin, bu sürece sadece tarih odaklı değil, toplumsal, kültürel ve hatta küresel bir perspektiften bakalım. Çünkü bu kura sadece bir yerleştirme süreci değil; adaletin, eşitliğin ve fırsat dengesinin nasıl şekillendiğini gösteren bir aynadır aslında.
Küresel Perspektiften Bakış: Eşit Fırsatlar ve İnsan Onuru
Dünya genelinde engelli bireylerin kamu kurumlarına yerleşmesi konusu uzun süredir hem insan hakları hem de istihdam politikaları açısından önem taşıyor.
Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi (CRPD), her ülkeye “erişilebilirlik ve eşit fırsat” ilkesini hatırlatıyor. Gelişmiş ülkelerde engelli bireylerin işe alım süreçleri yalnızca yasal zorunluluk değil, aynı zamanda sosyal sorumluluğun doğal bir parçası.
Örneğin, İsveç’te devlet kurumları her yıl işe alınan personelin en az %5’ini engelli bireylerden seçiyor. Japonya’da ise “Toplumun Bir Parçası Olarak Katılım” anlayışıyla kamu çalışanı engelliler için sürekli uyum eğitimi veriliyor.
Yani engelli memur alımı, bir “yardım” değil, toplumsal bütünleşmenin göstergesi olarak görülüyor.
Bu küresel yaklaşımlar bize şunu düşündürüyor: Türkiye’de de ÖSYM’nin Engelli Kura Sistemi yalnızca bir istihdam mekanizması değil, aynı zamanda bir hak teslimi. Her kura, bir insanın hayata yeniden tutunma fırsatı demek.
Yerel Dinamikler: Türkiye’de Engelli İstihdamının Gerçek Yüzü
Türkiye’de engelli bireylerin memur olarak atanması süreci ÖSYM’nin yürüttüğü Engelli Kamu Personeli Seçme Sınavı (EKPSS) ve Engelli Kura sistemiyle düzenleniyor.
2024 yılı için kura başvurularının Mayıs ayı içinde alınması, yerleştirme işlemlerinin ise Haziran-Temmuz 2024 döneminde tamamlanması bekleniyor. Ancak burada önemli olan tarih değil, bu sürecin toplumsal anlamı.
Çünkü her başvuru formunun arkasında bir hikâye var:
Kimi yıllardır iş arıyor, kimi hayalini ilk kez gerçekleştirmeye bu kadar yaklaşıyor.
Kimi sistemdeki engellerle boğuşuyor, kimi umudunu bir daha yitirmemek için başvuruyor.
Yerel düzlemdeki bu durum, Türkiye’nin engelli politikalarının hâlâ gelişme aşamasında olduğunu da gösteriyor. Yasal düzenlemeler iyi niyetli olsa da uygulamada erişilebilirlik, iş yeri uyumu, toplumsal kabul gibi konularda yol alınması gerekiyor.
Kadınların Perspektifi: Empati, Dayanışma ve Kültürel Duyarlılık
Engelli kadınlar için bu süreç iki kat daha karmaşık: Hem toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle hem de fiziksel/sosyal engellerle mücadele ediyorlar.
Kadın forumdaşlarımız genelde bu sürece empatik ve ilişki odaklı yaklaşıyor. Onlar için mesele sadece “iş sahibi olmak” değil, aynı zamanda toplumda var olmanın, bağımsız yaşamanın, kendini ispatlamanın bir yolu.
Bir forumdaş şöyle diyordu geçen yıl:
“Benim için memuriyet sadece maaş değil; sabah evden çıkarken çocuğuma ‘anne işe gidiyor’ diyebilmek.”
Bu cümle, istatistiklerin ötesinde bir hakikat barındırıyor.
Kadınların bu empatik yaklaşımı, sistemi daha insani hale getiren bir güç aslında. Kadın adayların dayanışma ağları, forumlardaki paylaşım kültürü, moral desteği ve rehberlik çabası, sürecin manevi boyutunu güçlendiriyor.
Erkeklerin Perspektifi: Pratiklik, Strateji ve Bireysel Hedefler
Erkek adaylar ise genellikle daha stratejik bir gözle bakıyorlar:
“Kadrolar hangi kurumlardan açılacak?”, “Hangi ilde daha fazla kontenjan var?”, “Atama oranı geçen yıla göre nasıl değişti?” gibi sorular onların gündeminde.
Bu da aslında sistemin teknik yönünü güçlü kılıyor. Erkek forumdaşların paylaşımları genellikle bilgilendirici, karşılaştırmalı ve çözüm odaklı oluyor.
Bu stratejik bakış, kadınların empatik yaklaşımıyla birleştiğinde forumlarda inanılmaz bir denge oluşuyor:
Bir yanda bilgi akışı, diğer yanda moral desteği.
İşte tam bu noktada, topluluk kültürünün önemi devreye giriyor.
Kültürlerarası Karşılaştırma: Yerel Uygulamalar Evrensel Değerlere Nasıl Yaklaşır?
Batı toplumlarında engelli bireylerin memuriyet süreçleri genellikle “katılımcı istihdam” prensibine dayanır. Yani işe alım sürecinde sadece bireyin yetersizliği değil, çalışma ortamının uyumu da değerlendirilir.
Türkiye’de ise süreç daha merkezi, sınav ve kura odaklıdır. Bu durum eşitliği sağlama niyeti taşırken, bireysel farklılıkları göz ardı edebiliyor.
Ama aynı zamanda Türkiye’de güçlü bir “toplumsal dayanışma” kültürü var. Engelli bireylerin çevresi, ailesi, hatta komşuları bile sürece dahil oluyor.
Bu, Batı’daki bireyselci sistemlere kıyasla daha “insani” bir dayanışma biçimi.
Kısacası, Türkiye modeli eksikleriyle birlikte kalpten bir model: Duygu yüklü, mücadele dolu ama umut taşıyan bir sistem.
Forumdaşlara Açık Çağrı: Deneyimlerinizi Paylaşın
Peki sizin deneyiminiz nasıl oldu?
2024 Engelli Kura süreciyle ilgili bilgi almak mı istiyorsunuz, yoksa yaşadıklarınızı paylaşmak mı?
Kimi belgeleri toparlarken zorluk yaşadı, kimi başvuru ekranında hata aldı, kimi de “kurada çıkmasa da denemeye devam edeceğim” dedi.
Belki de bu forum tam olarak bunun için var: Birbirimize destek olmak, bilgiyi paylaşmak, moral vermek. Çünkü her birimizin hikâyesi, diğerine cesaret olabilir.
Sonuç: Evrensel Bir Hak, Yerel Bir Mücadele
ÖSYM Engelli Kura süreci 2024’te sadece bir atama takvimi değil; adalet, eşitlik ve insanlık onuru sınavı olacak.
Küresel ölçekte “hak temelli istihdam” nasıl savunuluyorsa, yerelde de bu değerleri içselleştirmek gerekiyor.
Kadınların empati ve ilişkisel gücüyle, erkeklerin çözüm ve strateji odaklı aklı birleştiğinde ortaya güçlü bir toplumsal bilinç çıkıyor.
Ve belki de bu sürecin en güzel yanı şu:
Her kura sadece bir iş umudu değil, bir farkındalık vesilesi oluyor.
Sevgili forumdaşlar,
Sizce engelli bireylerin kamuda yer alması sadece bir “kota” meselesi mi, yoksa toplumun aynaya bakma fırsatı mı?
Hadi düşünelim, konuşalım ve paylaşalım…
Çünkü bu mesele yalnızca bir başvuru süreci değil — bir insanlık dersi.