Baris
New member
[color=]Çürük Alan Biri Sigortalı Çalışabilir mi? Sloganlar Değil, Gerçekler Konuşsun[/color]
Bu başlığı açma sebebim net: “çürük” etiketinin, insanların hayatını askerliğin ötesine taşarak gölgelediğini düşünüyorum. Sokakta, işyerinde, hatta aile sofralarında bile bu kelime bir mühür gibi yapışıp kalıyor. Peki gerçekten “çürük alan” biri sigortalı çalışamaz mı? Bence bu sorunun kendisi, hem hukuki gerçeklerden kopuk hem de toplumsal önyargılarla şişirilmiş bir balon. Hadi iğneyi batıralım; hem savunanları hem karşı çıkanları sıkıştıracak sorularla ilerleyelim.
[color=]“Çürük” Ne Diyor, İş Dünyası Ne Anlıyor?[/color]
“Çürük” denilen şey, çoğu zaman askerlik yükümlülüğüne ilişkin sağlık uygunluğunun olmaması anlamına geliyor. Yani askeri eğitim ve disiplin koşullarında belirli bir göreve uygun değilsin, deniyor. Bu, çalışma yaşamının her alanına otomatik olarak “yasak” damgası değildir. Ancak toplumdaki algı, “askere uygun değilse işe de uygun değildir”e çabucak kayıyor. Tam da burada, bilgi eksikliği ile damgalama yarışıyor.
Soruyorum: Neden bir kurumun (ordu) spesifik standartlarına uymamak, başka bir kurumun (özel sektör ya da kamu) çok farklı iş tanımlarına da uyamayacağın anlamına gelsin? Bir yazılımcının, bir grafikerin, bir veri analistinin, bir müşteri temsilcisinin askeri eğitimle benzer hangi ergonomik, psikolojik ya da risk parametreleri var? “Çürük” etiketini, koşulsuz “çalışamaz”a bağlayanlar, hangi rasyonel köprüyü kuruyor?
[color=]Hukuki Zemin Değil, Algı Zemini: Zayıf Halka Burada[/color]
İşin hukuki boyutuna yakından bakan herkes bilir: Çalışma hakkı, sosyal güvence (sigortalılık) ile birlikte temel bir yurttaşlık alanıdır. Elbette bazı mesleklerde sağlık koşulları vardır (ağır ve tehlikeli işler, sürücülük, denizcilik, güvenlik vb.). Ama bunlar özel yeterlilik ve sağlık raporlarıyla değerlendirilir; askerliğe elverişsizlik raporu otomatik bir “işe elverişsizlik” belgesi değildir.
Zayıf nokta şu: İşverenler, riskten kaçınma refleksiyle, “ne olur ne olmaz” diyerek damgalamaya meyledebiliyor. Personel yönetmeliği, iş sağlığı ve güvenliği mevzuatı, pozisyon bazlı uygunluk raporları gibi araçlar varken, “çürük” ifadesi bir tür tembellik kolaylığına dönüşüyor. Kategorik ret, hem hukuki hem ahlaki olarak tartışmalı.
Provokatif soru: Bir işverenin “çürükmüş, uğraşmayalım” demesi ile “başörtülü/uzun saçlı/tatolu” diye elemeyi bir tutmayanlar, aradaki farkı delil temelli anlatabilir mi? Yargısız infaz nerede başlıyor?
[color=]Erkek ve Kadın Yaklaşımlarını Dengelemek: Strateji mi, Empati mi?[/color]
Gözlem şu: Erkekler bu tartışmada daha stratejik ve problem çözme odaklı bir tonla konuşuyor—“İş tanımı nedir? Risk var mı? Verimlilik düşer mi? Müşteri etkilenir mi? Mevzuat ne diyor?” diye soruyorlar. Bu sorular kıymetli; çünkü iş dünyası performans ve risk dengesi üzerine kurulu. “Çürük” etiketini, pozisyonun somut gerekleriyle karşılaştırmak; görev tanımıyla sağlık profilini eşleştirmek; gerekiyorsa işyeri hekimi ve bağımsız sağlık kurullarıyla spesifik, ölçülebilir değerlendirmeler yapmak… Bunlar oyunu duygudan veriye taşıyan hamleler.
Kadınlar ise daha empatik, insan odaklı bakıyor—“Bu etiket kişinin özgüvenini nasıl etkiler? İşyerinde ayrımcılık hissi yaratır mı? Duygusal destek mekanizmaları var mı? Ekip içi iletişim nasıl iyileştirilir?” sorularını öne çıkarıyorlar. Bu yaklaşım da kritik; çünkü çalışma hayatı yalnız üretim bandı değil, aynı zamanda psikolojik güvenlik alanı. Etiketin yarattığı görünmez baskı, verimliliği de bağlılığı da düşürür.
Peki hangi yaklaşım “doğru”? Cevap: İkisi birlikte. Strateji empatiyi, empati stratejiyi beslemeli. Sağlık durumu ile iş gereklerinin objektif eşleştirilmesi (erkeklerin sorduğu tarz sorular) + damgalamayı önleyecek şeffaf ve destekleyici kültür (kadınların dert ettiği insani iklim) olmadan, bu konu sadece gürültü üretir.
[color=]İşverenin Korkusu, Çalışanın Sessizliği: Kısır Döngüyü Kıralım[/color]
İşveren tarafında korku: “Yarın sorumluluk doğarsa?” Çalışan tarafında sessizlik: “Anlatırsam dışlanır mıyım?” Sonuç: Bilgi paylaşımı olmadan, söylentiler üzerinden kararlar alınıyor. Oysa çözüm basit değil ama belli:
1. Pozisyon bazlı net yeterlilik kriterleri (bedensel, zihinsel, duygusal stres eşiği, vardiya, saha koşulları).
2. Gizliliğe saygılı, damgalamadan uzak sağlık beyan süreçleri.
3. Uygunluk/uyarlama (reasonable accommodation) protokolleri: Görevin kapsamını mikro düzeyde ayarlamak, ekip içi görev dağılımını optimize etmek.
4. Performans takibini etiket değil metrik üzerinden yapmak.
Provokatif soru: Etiketin arkasına saklanıp “riski sıfırladım” diyen yönetici, aslında risk yönetimi mi yapıyor, yoksa insan yönetimini beceremediği için kestirme mi buluyor?
[color=]“Çürük” Etiketinin Sosyal Maliyeti: Görünmeyen Çatlaklar[/color]
“Çürük” dendiğinde bir anda, “yetersiz”, “problem çıkarır”, “dayanamaz” çağrışımları tetikleniyor. Bu, kişiyi sürekli ispat zorunluluğuna itiyor: Fazla mesaiye kalıp “bak normalim” demek, rapor alması gerektiğinde bile kendini suçlu hissetmek, yöneticinin gözünde “özel dosya”ya dönüşmek… Böyle bir iklim, sadece etik değil, ekonomik olarak da zararlı. Turnover artar, verimlilik düşer, ekipler çatallanır.
Provokatif soru: Şirketinizde “çürük” etiketi taşıdığı bilinen ama ekipte en yüksek müşteri memnuniyeti skorunu alan biri varsa, “etiket mi veri mi” diye bir an bile durup düşündünüz mü?
[color=]Sigortalılık (Kayıtlı Çalışma) Tartışmasının Özü: Hak, Uygunluk ve Uyarlama[/color]
Sigortalı çalışmak, kayıtlı ekonominin ve sosyal güvence sisteminin temelidir. Tartışmayı “hak var mı yok mu” ikiliğine sıkıştırmak, hem hukuku hem hayatı ıskalar. Asıl mesele: Hangi iş, hangi sağlık profiliyle buluştuğunda, hangi uyarlamalarla sürdürülebilir olur? Ağır kaldırmayı gerektiren bir rolde bel problemi risk oluşturabilir; fakat aynı kişinin süreç tasarımı, eğitim, kalite kontrol gibi alanlarda yıldızlaşması mümkündür. Yazılım, tasarım, veri, içerik, danışmanlık, çağrı merkezi gibi pek çok iş kolunda askeri elverişsizlikle iş elverişsizliği birebir örtüşmez.
Provokatif soru: İK politikalarınız “genel etiketler” yerine “görev bazlı yeterlilikler” ile mi yazıldı, yoksa hâlâ kopyala-yapıştır klişelere mi dayanıyor?
[color=]Erkeklerin Stratejik, Kadınların Empatik Sözü Nasıl Birleşir?[/color]
Bir forum mutabakatı öneriyorum:
- Erkeklerin güçlü yanı olan stratejik çerçeveyi, ölçülebilir iş gerekleri + objektif sağlık/uygunluk değerlendirmesi üzerine inşa edelim.
- Kadınların güçlü yanı olan empatik çerçeveyi, damgalamayı önleyen dil + gizlilik + destek politikaları ile kurumsallaştıralım.
- İki yaklaşımı birleştiren pratik: uyarlama protokolleri, “olmaz” demeden önce “nasıl olur?”u arayan iş tasarımı.
[color=]Tartışmayı Alevlendirecek Sorular[/color]
1. “Çürük” etiketi, askerliğe elverişsizliği mi yoksa genel bir “yetersizlik” damgasını mı anlatıyor? Bunu bilerek mi, bilmeyerek mi genişletiyoruz?
2. İşe alımda kategorik dışlamayı “risk yönetimi” diye pazarlamak, aslında kurumsal korkaklık değil mi?
3. Performans verisi, önyargıları kaç ayda darmadağın eder? Kaç yönetici bunu görmezden gelir?
4. Uygunluk/uyarlama yapılan bir çalışan, ekipteki diğerlerine kıyasla daha yüksek sadakat ve çıktı gösterebilir mi?
5. “Askerliğe uygun değil” ile “bu işin ergonomisine uygun değil” arasındaki farkı sözleşme ve prosedür düzeyinde belirginleştirdiniz mi?
[color=]Söz Sırası Sizde: Deneyimlerinizi Yazın, Mitleri Birlikte Çürütelim[/color]
Bu forumun gücü, birbirimizi verilerle, deneyimlerle, cesaretle beslememizde. “Çürük” etiketi taşıyıp sigortalı çalışanlar; işverenler ve İK profesyonelleri; işyeri hekimleri; ekip liderleri… Hepinizin sözünü merak ediyorum. Hangi pozisyonlarda hangi uyarlamalar işe yaradı? Nerede duvara tosladınız? Hangi cümle damgalamayı büyüttü, hangisi küçülttü?
Net bir iddiam var: “Çürük alan biri sigortalı çalışabilir mi?” sorusu, doğru yerde sorulursa evet, yanlış yerde sorulursa baştan önyargılıdır. Gelin, klişeleri raflara kaldıralım; somut iş gerekleri, şeffaf süreçler ve insan onurunu merkez alan bir dil ile tartışalım. Deneyimlerinizi paylaşın ki, buradan çıkacak kolektif akıl, tek tek şirketlerin ve hayatların kaderini değiştirsin.
Bu başlığı açma sebebim net: “çürük” etiketinin, insanların hayatını askerliğin ötesine taşarak gölgelediğini düşünüyorum. Sokakta, işyerinde, hatta aile sofralarında bile bu kelime bir mühür gibi yapışıp kalıyor. Peki gerçekten “çürük alan” biri sigortalı çalışamaz mı? Bence bu sorunun kendisi, hem hukuki gerçeklerden kopuk hem de toplumsal önyargılarla şişirilmiş bir balon. Hadi iğneyi batıralım; hem savunanları hem karşı çıkanları sıkıştıracak sorularla ilerleyelim.
[color=]“Çürük” Ne Diyor, İş Dünyası Ne Anlıyor?[/color]
“Çürük” denilen şey, çoğu zaman askerlik yükümlülüğüne ilişkin sağlık uygunluğunun olmaması anlamına geliyor. Yani askeri eğitim ve disiplin koşullarında belirli bir göreve uygun değilsin, deniyor. Bu, çalışma yaşamının her alanına otomatik olarak “yasak” damgası değildir. Ancak toplumdaki algı, “askere uygun değilse işe de uygun değildir”e çabucak kayıyor. Tam da burada, bilgi eksikliği ile damgalama yarışıyor.
Soruyorum: Neden bir kurumun (ordu) spesifik standartlarına uymamak, başka bir kurumun (özel sektör ya da kamu) çok farklı iş tanımlarına da uyamayacağın anlamına gelsin? Bir yazılımcının, bir grafikerin, bir veri analistinin, bir müşteri temsilcisinin askeri eğitimle benzer hangi ergonomik, psikolojik ya da risk parametreleri var? “Çürük” etiketini, koşulsuz “çalışamaz”a bağlayanlar, hangi rasyonel köprüyü kuruyor?
[color=]Hukuki Zemin Değil, Algı Zemini: Zayıf Halka Burada[/color]
İşin hukuki boyutuna yakından bakan herkes bilir: Çalışma hakkı, sosyal güvence (sigortalılık) ile birlikte temel bir yurttaşlık alanıdır. Elbette bazı mesleklerde sağlık koşulları vardır (ağır ve tehlikeli işler, sürücülük, denizcilik, güvenlik vb.). Ama bunlar özel yeterlilik ve sağlık raporlarıyla değerlendirilir; askerliğe elverişsizlik raporu otomatik bir “işe elverişsizlik” belgesi değildir.
Zayıf nokta şu: İşverenler, riskten kaçınma refleksiyle, “ne olur ne olmaz” diyerek damgalamaya meyledebiliyor. Personel yönetmeliği, iş sağlığı ve güvenliği mevzuatı, pozisyon bazlı uygunluk raporları gibi araçlar varken, “çürük” ifadesi bir tür tembellik kolaylığına dönüşüyor. Kategorik ret, hem hukuki hem ahlaki olarak tartışmalı.
Provokatif soru: Bir işverenin “çürükmüş, uğraşmayalım” demesi ile “başörtülü/uzun saçlı/tatolu” diye elemeyi bir tutmayanlar, aradaki farkı delil temelli anlatabilir mi? Yargısız infaz nerede başlıyor?
[color=]Erkek ve Kadın Yaklaşımlarını Dengelemek: Strateji mi, Empati mi?[/color]
Gözlem şu: Erkekler bu tartışmada daha stratejik ve problem çözme odaklı bir tonla konuşuyor—“İş tanımı nedir? Risk var mı? Verimlilik düşer mi? Müşteri etkilenir mi? Mevzuat ne diyor?” diye soruyorlar. Bu sorular kıymetli; çünkü iş dünyası performans ve risk dengesi üzerine kurulu. “Çürük” etiketini, pozisyonun somut gerekleriyle karşılaştırmak; görev tanımıyla sağlık profilini eşleştirmek; gerekiyorsa işyeri hekimi ve bağımsız sağlık kurullarıyla spesifik, ölçülebilir değerlendirmeler yapmak… Bunlar oyunu duygudan veriye taşıyan hamleler.
Kadınlar ise daha empatik, insan odaklı bakıyor—“Bu etiket kişinin özgüvenini nasıl etkiler? İşyerinde ayrımcılık hissi yaratır mı? Duygusal destek mekanizmaları var mı? Ekip içi iletişim nasıl iyileştirilir?” sorularını öne çıkarıyorlar. Bu yaklaşım da kritik; çünkü çalışma hayatı yalnız üretim bandı değil, aynı zamanda psikolojik güvenlik alanı. Etiketin yarattığı görünmez baskı, verimliliği de bağlılığı da düşürür.
Peki hangi yaklaşım “doğru”? Cevap: İkisi birlikte. Strateji empatiyi, empati stratejiyi beslemeli. Sağlık durumu ile iş gereklerinin objektif eşleştirilmesi (erkeklerin sorduğu tarz sorular) + damgalamayı önleyecek şeffaf ve destekleyici kültür (kadınların dert ettiği insani iklim) olmadan, bu konu sadece gürültü üretir.
[color=]İşverenin Korkusu, Çalışanın Sessizliği: Kısır Döngüyü Kıralım[/color]
İşveren tarafında korku: “Yarın sorumluluk doğarsa?” Çalışan tarafında sessizlik: “Anlatırsam dışlanır mıyım?” Sonuç: Bilgi paylaşımı olmadan, söylentiler üzerinden kararlar alınıyor. Oysa çözüm basit değil ama belli:
1. Pozisyon bazlı net yeterlilik kriterleri (bedensel, zihinsel, duygusal stres eşiği, vardiya, saha koşulları).
2. Gizliliğe saygılı, damgalamadan uzak sağlık beyan süreçleri.
3. Uygunluk/uyarlama (reasonable accommodation) protokolleri: Görevin kapsamını mikro düzeyde ayarlamak, ekip içi görev dağılımını optimize etmek.
4. Performans takibini etiket değil metrik üzerinden yapmak.
Provokatif soru: Etiketin arkasına saklanıp “riski sıfırladım” diyen yönetici, aslında risk yönetimi mi yapıyor, yoksa insan yönetimini beceremediği için kestirme mi buluyor?
[color=]“Çürük” Etiketinin Sosyal Maliyeti: Görünmeyen Çatlaklar[/color]
“Çürük” dendiğinde bir anda, “yetersiz”, “problem çıkarır”, “dayanamaz” çağrışımları tetikleniyor. Bu, kişiyi sürekli ispat zorunluluğuna itiyor: Fazla mesaiye kalıp “bak normalim” demek, rapor alması gerektiğinde bile kendini suçlu hissetmek, yöneticinin gözünde “özel dosya”ya dönüşmek… Böyle bir iklim, sadece etik değil, ekonomik olarak da zararlı. Turnover artar, verimlilik düşer, ekipler çatallanır.
Provokatif soru: Şirketinizde “çürük” etiketi taşıdığı bilinen ama ekipte en yüksek müşteri memnuniyeti skorunu alan biri varsa, “etiket mi veri mi” diye bir an bile durup düşündünüz mü?
[color=]Sigortalılık (Kayıtlı Çalışma) Tartışmasının Özü: Hak, Uygunluk ve Uyarlama[/color]
Sigortalı çalışmak, kayıtlı ekonominin ve sosyal güvence sisteminin temelidir. Tartışmayı “hak var mı yok mu” ikiliğine sıkıştırmak, hem hukuku hem hayatı ıskalar. Asıl mesele: Hangi iş, hangi sağlık profiliyle buluştuğunda, hangi uyarlamalarla sürdürülebilir olur? Ağır kaldırmayı gerektiren bir rolde bel problemi risk oluşturabilir; fakat aynı kişinin süreç tasarımı, eğitim, kalite kontrol gibi alanlarda yıldızlaşması mümkündür. Yazılım, tasarım, veri, içerik, danışmanlık, çağrı merkezi gibi pek çok iş kolunda askeri elverişsizlikle iş elverişsizliği birebir örtüşmez.
Provokatif soru: İK politikalarınız “genel etiketler” yerine “görev bazlı yeterlilikler” ile mi yazıldı, yoksa hâlâ kopyala-yapıştır klişelere mi dayanıyor?
[color=]Erkeklerin Stratejik, Kadınların Empatik Sözü Nasıl Birleşir?[/color]
Bir forum mutabakatı öneriyorum:
- Erkeklerin güçlü yanı olan stratejik çerçeveyi, ölçülebilir iş gerekleri + objektif sağlık/uygunluk değerlendirmesi üzerine inşa edelim.
- Kadınların güçlü yanı olan empatik çerçeveyi, damgalamayı önleyen dil + gizlilik + destek politikaları ile kurumsallaştıralım.
- İki yaklaşımı birleştiren pratik: uyarlama protokolleri, “olmaz” demeden önce “nasıl olur?”u arayan iş tasarımı.
[color=]Tartışmayı Alevlendirecek Sorular[/color]
1. “Çürük” etiketi, askerliğe elverişsizliği mi yoksa genel bir “yetersizlik” damgasını mı anlatıyor? Bunu bilerek mi, bilmeyerek mi genişletiyoruz?
2. İşe alımda kategorik dışlamayı “risk yönetimi” diye pazarlamak, aslında kurumsal korkaklık değil mi?
3. Performans verisi, önyargıları kaç ayda darmadağın eder? Kaç yönetici bunu görmezden gelir?
4. Uygunluk/uyarlama yapılan bir çalışan, ekipteki diğerlerine kıyasla daha yüksek sadakat ve çıktı gösterebilir mi?
5. “Askerliğe uygun değil” ile “bu işin ergonomisine uygun değil” arasındaki farkı sözleşme ve prosedür düzeyinde belirginleştirdiniz mi?
[color=]Söz Sırası Sizde: Deneyimlerinizi Yazın, Mitleri Birlikte Çürütelim[/color]
Bu forumun gücü, birbirimizi verilerle, deneyimlerle, cesaretle beslememizde. “Çürük” etiketi taşıyıp sigortalı çalışanlar; işverenler ve İK profesyonelleri; işyeri hekimleri; ekip liderleri… Hepinizin sözünü merak ediyorum. Hangi pozisyonlarda hangi uyarlamalar işe yaradı? Nerede duvara tosladınız? Hangi cümle damgalamayı büyüttü, hangisi küçülttü?
Net bir iddiam var: “Çürük alan biri sigortalı çalışabilir mi?” sorusu, doğru yerde sorulursa evet, yanlış yerde sorulursa baştan önyargılıdır. Gelin, klişeleri raflara kaldıralım; somut iş gerekleri, şeffaf süreçler ve insan onurunu merkez alan bir dil ile tartışalım. Deneyimlerinizi paylaşın ki, buradan çıkacak kolektif akıl, tek tek şirketlerin ve hayatların kaderini değiştirsin.