Hastalıklar Kaça Ayrılır ?

Cansu

New member
Hastalıklar Kaça Ayrılır? Farklı Merceklerden Kısa Bir “Uzlaşma Arayışı”

Selam forumdaşlar,

Aynı soruyu farklı açılardan görmeyi seven biri olarak uzun zamandır aklımı kurcalayan bir konuyu buraya bırakmak istiyorum: “Hastalıklar kaça ayrılır?” Kulağa basit geliyor ama işin içine bilimsel sınıflamalar, günlük yaşam deneyimleri ve toplumsal etkiler girince cevap bir anda dallanıp budaklanıyor. Ben bilimsel merakla bir çerçeve çizeyim, siz de kendi gözlemlerinizi, sahadan örneklerinizi, hatta itirazlarınızı yazın ki konu zenginleşsin.

---

1) Tek Bir Rakam Yok: Sınıflama, Hangi Lense Baktığınıza Göre Değişir

“Hastalıklar kaça ayrılır?” sorusuna tek ve nihai bir sayı vermek çoğu zaman yanıltıcıdır. Çünkü sınıflama, hangi amaçla baktığınıza göre değişir: klinik tanı için başka, halk sağlığı planlaması için başka, patoloji eğitimi için bambaşka listeler ortaya çıkar. Tıpkı bir haritayı şehir planlamacılarıyla turistlerin farklı ölçekte kullanması gibi, hastalık haritasının da ölçeği ve katmanları değişir.

---

2) Etiyoloji (Nedene Göre) Sınıflama: “Neden Oldu?” Sorusu

Nedene göre ayırmak belki de en sezgisel yöntemdir. Büyük başlıklar şöyle düşünülür:

• Enfeksiyöz (bakteri, virüs, parazit, mantar)

• Genetik/Kalıtsal (monogenik, poligenik, kromozomal)

• Otoimmün (bağışıklık sisteminin yanlış hedef seçtiği tablolar)

• Neoplastik (iyi/ kötü huylu tümörler, kanserler)

• Metabolik/Endokrin (diyabet, tiroid, lipid bozuklukları)

• Beslenme ve Eksiklik (vitamin-mineral yetmezlikleri)

• Toksik/Çevresel (zehirlenmeler, ağır metal maruziyeti)

• Travmatik (kaza, yaralanma)

• İyatrojenik (tedaviye bağlı istenmeyen durumlar)

• İdiopatik (nedeni bilinmeyen)

Bu yaklaşım, “neden”e odaklandığı için tedavi ve koruyucu stratejilerde doğrudan yol gösterici olur.

---

3) Klinik Seyir ve Zaman: “Nasıl Seyrediyor?”

Bazı durumlarda “ne kadar sürdüğü” ve “nasıl ilerlediği” ön plandadır:

• Akut (ani başlangıç, kısa süre)

• Subakut (ikisi arası seyir)

• Kronik (uzun süreli, yineleyici)

• Latent (gizli dönem; örn. bazı enfeksiyonlarda)

• Nükseden/Rekürent (ataklar halinde gelen)

Bu lens özellikle takip planı, hastanın yaşam düzeni ve iş gücü kaybı gibi pratik konular için belirleyicidir.

---

4) Bulaşıcılık ve Yayılım Dinamikleri: “Kimden Kime, Ne Kadar Hızla?”

Toplum sağlığı açısından “bulaşıcı” ve “bulaşıcı olmayan” ayrımı kritik önemdedir. Bulaşıcıların kendi içinde endemik-epidemik-pandemik ölçeklerde dalgalanmaları, temel üreme sayısı (R0) gibi parametrelerle değerlendirilir. Bulaşıcı olmayanlar ise (kalp-damar hastalıkları, kanserler, kronik solunum yolu hastalıkları vb.) risk faktörleri ve yaşam tarzı politikaları üzerinden yönetilir.

---

5) Sistem Temelli Sınıflama: “Hangi Organ/Hangi Sistem?”

Klinikte günlük dil çoğu zaman sistem bazlıdır:

• Kardiyovasküler, Solunum, Sindirim, Sinir, Kas-İskelet, Ürogenital, Dermatolojik vb.

Bu yaklaşım tanıyı hızlandırır, multidisipliner iletişimi kolaylaştırır, hasta dosyalarının düzenlenmesinde pratik sağlar.

---

6) Patoloji/Patogenez: “Mikroskop Ne Söylüyor?”

Patolog gözüyle bakınca sınıflar farklılaşır: inflamatuar, dejeneratif, displastik, neoplastik, fibrotik süreçler gibi. Bu lens, hastalığın hücresel düzeyde nasıl ortaya çıktığını ve ilerlediğini anlamaya yarar; tedavide hedefe yönelik yaklaşımların kapısını açar.

---

7) Küresel Hastalık Yükü (GBD) ve Politika Merceği

Halk sağlığı planlamasında sık kullanılan geniş ölçekli çerçevelerden biri, nedenleri üç büyük gruba ayırır:

1. Bulaşıcı + Anne-Yenidoğan + Beslenme ile ilişkili nedenler

2. Bulaşıcı olmayan kronik hastalıklar

3. Yaralanmalar

Bu sınıflama, kaynak dağıtımı, önceliklendirme ve YLL/YLD/DALY gibi ölçütlerle hastalık yükünün finansal-toplumsal etkisini görünür kılar.

---

8) ICD Gibi Standartlar: “Herkes Aynı Dili Konuşsun Diye”

Dünya Sağlık Örgütü’nün ICD sistemi (güncel versiyon: ICD-11), hastalıkları yüzlerce ayrıntılı başlığa böler. Amaç tek bir rakam vermek değil; dünya çapında ortak bir kodlama dili oluşturarak raporlama, araştırma ve geri ödeme süreçlerini şeffaf ve karşılaştırılabilir kılmaktır. Yani “kaç sınıf”tan çok, “ne kadar tutarlı sınıflıyoruz” sorusu burada öne çıkar.

---

9) “Erkeklerin Objektif-Veri Odaklı, Kadınların Duygusal-Toplumsal Etkiler Odaklı” Bakışı Nasıl Buluşur?

Forum tartışmalarında sık gördüğümüz iki farklı yaklaşımı, genelleme tuzağına düşmeden, metodolojik bir çerçevede kıyaslayalım:

Objektif/Veri Odaklı Mercek (çoğu erkek kullanıcının benimsediği söylenir):

• Net kategoriler, sayılar, grafikler ister; “kaç sınıf” sorusuna ölçülebilir cevap arar.

• GBD ve ICD gibi sistemleri referans alır; tanımların tutarlılığına önem verir.

• Güçlü yönü: Karar desteği sağlar; politika, bütçe, lojistik ve klinik rehber yazımında belkemiğidir.

• Kör noktası: Sayıların arkasındaki insani deneyim, stigma, bakım yükü gibi “ölçülmesi zor” boyutlar ikinci planda kalabilir.

Duygusal/Toplumsal Etki Merceği (çoğu kadın kullanıcının öne çıkardığı söylenir):

• “Bu hastalık kime nasıl dokunuyor?” sorusuna odaklanır; bakım verenlerin yükü, ev içi emek, istihdam kaybı, toplumsal cinsiyet rolleri, erişim eşitsizliği gibi konuları merkeze alır.

• Güçlü yönü: Gerçek yaşam sonuçlarını görünür kılar; tedaviye uyum, hayat kalitesi, sosyal destek ağları gibi alanlarda iyileştirici içgörüler üretir.

• Kör noktası: Standartlaştırma ve ölçülebilirlik zayıf kalırsa, kaynak planlaması ve önceliklendirmede ikna edici metrikler üretmek zorlaşabilir.

Peki nasıl buluşurlar?

• Veri odaklı çerçeveler (ör. ICD, GBD) sosyal belirleyicilerle zenginleştirildiğinde somut ve insani bir tablo oluşur.

• Yaşam kalitesi ölçekleri, bakım yükü anketleri, stigma ölçümleri gibi “yumuşak” metrikler standart hale getirilirse, empatik yaklaşım karar süreçlerine entegre olabilir.

• Sonuç: “Kaça ayrılır?” sorusu hem tablolarla hem de hikâyelerle yanıtlanır; sayılar stratejiyi, hikâyeler önceliği belirler.

---

10) Sosyal Belirleyiciler ve Eşitsizlik: Sınıflamayı Kesip Geçen Boyut

Eğitim düzeyi, gelir, barınma koşulları, çevresel maruziyet, sağlık hizmetine erişim gibi faktörler; ister enfeksiyöz, ister kronik olsun, her sınıfın dağılımını ve sonuçlarını değiştirir. Bu yüzden bazı uzmanlar hastalıkları yalnızca tıbbi kriterlerle değil, eşitsizlik gradyanları üzerinden de okur: “Aynı hastalık, farklı mahallelerde farklı sonuçlar doğurur.” Bu yaklaşım, politika üretimi ve hedefli müdahaleler için hayati ipuçları verir.

---

11) Ruh-Beden Bütünlüğü: Çift Yönlü Bir Sınıflama İhtiyacı

Ruh sağlığı bozuklukları ile bedensel hastalıklar arasındaki ilişki çift yönlüdür: depresyon diyabet kontrolünü zorlaştırabilir; kronik ağrı anksiyeteyi artırabilir. Bu karşılıklı etkileşim, klasik kutucukların ötesinde bütüncül bir sınıflamayı ve hizmet modelini gerektirir.

---

12) Pratik Bir “Kısa Liste”: Hızlı Anlaşmak Gerekirse

Bir toplantıda hızla ortak dil kurmak gerektiğinde şu minimal çerçeve iş görüyor:

1. Bulaşıcı

2. Bulaşıcı olmayan kronik hastalıklar

3. Yaralanmalar/Travmalar

4. Anne–yenidoğan–beslenme kaynaklı tablolar (çoğu zaman 1. grupla birlikte anılsa da ayrı izlemek pratik olabilir)

Bu dört başlık, veri odaklı kullanıcıya sade bir şema sunarken, toplumsal etkiyi önceleyen kullanıcıya da odak alanları belirler.

---

13) Tartışmayı Ateşleyecek Sorular

• Sizin pratiğinizde (klinik, eczane, laboratuvar, halk sağlığı, bakım hizmetleri) hangi sınıflama daha işe yarar oldu ve neden?

• “Bulaşıcı–bulaşıcı olmayan” ayrımı, şehir planlaması ve kriz yönetimi için yeterli mi, yoksa daha ayrıntılı bir katman şart mı?

• Hasta ve yakınlarının yaşam kalitesi metriklerini, ICD veya benzeri kodlamalara nasıl entegre edebiliriz?

• Politikada öncelik belirlerken sayı mı, hikâye mi daha ikna edici oluyor? Gözlemleriniz neler?

• Aynı hastalık için farklı ilçelerde bambaşka sonuçlar görüyorsak, sınıflamaya coğrafi-eşitsizlik katmanı eklemek gerekir mi?

---

14) Son Söz: Sayılar Stratejiyi, Hikâyeler Önceliği Belirler

Hastalıklar, bakış açınıza göre farklı sayıda ve farklı kümelerde toplanır. Nedene, seyre, sisteme, patolojiye göre ayrımlar; ICD gibi standartların sunduğu ortak dil; GBD’nin politika dostu şemsiyesi; sosyal belirleyicilerin kesen etkisi… Hepsi farklı sorulara farklı cevaplar verir. Veri odaklı yaklaşım, sağlam bir iskelet kurar; duygusal-toplumsal mercek ise o iskelete hayat katar. İkisinin buluştuğu yerde, hem sahada hem masada işe yarayan, daha adil ve daha etkili bir sınıflama çıkar.

Şimdi söz sizde: Kendi alanınızda “kaç sınıf” demek işi kolaylaştırıyor mu, yoksa aşırı basitleştirme mi yaratıyor? Deneyiminizi, örneklerinizi, düşüncelerinizi paylaşın ki bu haritayı birlikte daha iyi çizelim.